26 Mayıs 2010 Çarşamba

herkesin tuttuğu

Küçükken çişini tutmayı ögreniyorsun, büyüyünce duygularını.
Biliyorsun ki ne kadar tutarsan tut çıkmak için bi yol bulacak. Yine de kontrol etmeye çalışıyorsun mümkün olduğunca. Doğru yeri, doğru zamanı bekliyorsun. Bir süre sonra başka hiç birşey düşünemez hale geliyorsun. Çok tutarsan acı çekmeye başlıyorsun, abartırsan o kadar çok acıyor ki acıdan başka hiç bir şey hissedemez hale geliyorsun. Bazen gitti diye seviniyorsun ama kısa sürüyor çünkü hemen geri geliyor. Çok uzun süreler tutmaya alışırsan hastalıklar başlıyor. Ufak ufak kaçırmaya başlıyorsun.

Susamışım, su içiyorum.
Ne kadar tutabilirim bilmiyorum.

29 Ocak 2010 Cuma

keyfi

Standart keyif tanimlari çikis noktam: Bogaz keyfi, raki keyfi, maç keyfi, kahve keyfi, film keyfi vs vs. Herkes sürekli bi keyif yapma halinde ve bundan gayet hosnut görünüolar. Hayatin tadini çikariyorum mesajini aliyorum genelde ve bu bana yapmacik geliyor. (Salinger-kendisi bugün öldü- olsa phony derdi)

Sikintim surada basliyor: Benim keyif tanimim pazar günü ayaklarimi uzattim, kahve içip battaniyenin altinda film seyrettim, oh ne güzel yaptim türünden degil. Yani zaman zaman o da oluyor tabii ama planli oldugu zaman genelde istendigi gibi olmuyor bence. En azindan bende olmuyor çogu zaman.

Maç keyfi yapiyim diye oturdugum zaman canim sikildigi da oluyor veya arkadaslarla bogaza gidelim kahvalti yapalim dedigimiz zaman manzaradan hiç etkilenmedigim de. Özene bözene hazirladigimiz raki sofrasindan almadigim keyfi bazen çalisirken bi parça peynirle götürdügüm rakidan aliyorum. Alakasiz bi zamanda bi yere yetismeye çalisirken gözüme çarpan 2 saniyelik bi bogaz manzarasinin yarattigi etki bambaska olabiliyor. Demek istedigim hayatin dogal akisi içindeyken o akistan kopup o hissi duydugun anlar anlamli/keyifli oluyor. Gerçek keyif böyle bisey bence, "starbucksta frappaçino keyfi" degil yani.

Öyle zamanlar oluyor ki daraldigim zaman kendimi disari atip yürüyüs yapiyorum, bos bos agaçlara bakiyorum. Belki de en çok keyif aldigim seylerden biri. Ama hiç bi zaman çikiyim da bi yürüyüs keyfi yapiyim dedigim olmadi. O kendiliginden gelisen dogal bi süreç. O yüzden planlandigi zaman islemiyor bence.

Özetle xyz keyfi yapiyorum lafi beni rahatsiz ediyor. Onun yerinde xyz yaptim, keyifliydi demek daha dogru geliyor.

Bu kisa süreli keyiflenme durumlarindan farkli olarak bir de uzun vadeli olanlar var. Yaptigin isten, hobi olarak ugrastigin seyden keyif almak gibi. Kisa vadeli olan nasil tembellikle karistiriliyorsa (bilmiyorum belki de dogrusu odur, benim devrelerde bi karisiklik vardir) bu da eglenceyle karistiriliyor. Örnegin mühendislik keyifli degil, sarkicilik keyiflidir gibi ama bu beni digeri kadar germiyor.

4 Aralık 2009 Cuma

amaç

soru çok basit ve açık: hayattaki amacın nedir?
felsefi anlamda değil ama bu soru. daha açık şekilde söylemek gerekirse pratik anlamda nasıl bir hayat sürmek istiyorsun diyebiliriz.

ulaşmak istediğim nokta kafamda çok net. yaşlanıp dede olucam, keyfime göre takılırken torunlarımla oynayıp onları mutlu etmeye çalışıcam. bunu anlattığım herkes nedense ne kadar zavallı bi amaç diyor. içim geçmiş belki ama benim imrendiğim hayat bu.

büyük ihtimalle 2 dedemi de görmemiş olmamdan kaynaklanıyor. dede genel olarak güzellikleri çağrıştıran bi kavram benim için. farkındalık, bilgi, tecrübe, birikim var ve günlük dertler yok. geriye hayattan keyif almak kalıyor. daha güzel bi hayat düşünemiyorum. hem hormonlar başa bela değil kafan kulağın rahat. belki az enerji ve sağlık sorunları baş ağrıtabilir ama o kadar kusuru da olsun.