tag:blogger.com,1999:blog-45951078271438828882024-03-08T01:20:38.488-08:00Limbik SistemHaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comBlogger20125tag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-30163138303941021912010-05-26T15:51:00.000-07:002010-05-26T19:43:16.296-07:00herkesin tuttuğuKüçükken çişini tutmayı ögreniyorsun, büyüyünce duygularını. <br />Biliyorsun ki ne kadar tutarsan tut çıkmak için bi yol bulacak. Yine de kontrol etmeye çalışıyorsun mümkün olduğunca. Doğru yeri, doğru zamanı bekliyorsun. Bir süre sonra başka hiç birşey düşünemez hale geliyorsun. Çok tutarsan acı çekmeye başlıyorsun, abartırsan o kadar çok acıyor ki acıdan başka hiç bir şey hissedemez hale geliyorsun. Bazen gitti diye seviniyorsun ama kısa sürüyor çünkü hemen geri geliyor. Çok uzun süreler tutmaya alışırsan hastalıklar başlıyor. Ufak ufak kaçırmaya başlıyorsun.<br /><br />Susamışım, su içiyorum. <br />Ne kadar tutabilirim bilmiyorum.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-28258548710248319822010-01-29T21:25:00.001-08:002010-01-29T21:25:42.743-08:00keyfi<div style="text-align: justify;"><div style="text-align: justify;">Standart keyif tanimlari çikis noktam: Bogaz keyfi, raki keyfi, maç keyfi, kahve keyfi, film keyfi vs vs. Herkes sürekli bi keyif yapma halinde ve bundan gayet hosnut görünüolar. Hayatin tadini çikariyorum mesajini aliyorum genelde ve bu bana yapmacik geliyor. (Salinger-kendisi bugün öldü- olsa phony derdi)</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Sikintim surada basliyor: Benim keyif tanimim pazar günü ayaklarimi uzattim, kahve içip battaniyenin altinda film seyrettim, oh ne güzel yaptim türünden degil. Yani zaman zaman o da oluyor tabii ama planli oldugu zaman genelde istendigi gibi olmuyor bence. En azindan bende olmuyor çogu zaman.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Maç keyfi yapiyim diye oturdugum zaman canim sikildigi da oluyor veya arkadaslarla bogaza gidelim kahvalti yapalim dedigimiz zaman manzaradan hiç etkilenmedigim de. Özene bözene hazirladigimiz raki sofrasindan almadigim keyfi bazen çalisirken bi parça peynirle götürdügüm rakidan aliyorum. Alakasiz bi zamanda bi yere yetismeye çalisirken gözüme çarpan 2 saniyelik bi bogaz manzarasinin yarattigi etki bambaska olabiliyor. Demek istedigim hayatin dogal akisi içindeyken o akistan kopup o hissi duydugun anlar anlamli/keyifli oluyor. Gerçek keyif böyle bisey bence, "starbucksta frappaçino keyfi" degil yani.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Öyle zamanlar oluyor ki daraldigim zaman kendimi disari atip yürüyüs yapiyorum, bos bos agaçlara bakiyorum. Belki de en çok keyif aldigim seylerden biri. Ama hiç bi zaman çikiyim da bi yürüyüs keyfi yapiyim dedigim olmadi. O kendiliginden gelisen dogal bi süreç. O yüzden planlandigi zaman islemiyor bence.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Özetle xyz keyfi yapiyorum lafi beni rahatsiz ediyor. Onun yerinde xyz yaptim, keyifliydi demek daha dogru geliyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Bu kisa süreli keyiflenme durumlarindan farkli olarak bir de uzun vadeli olanlar var. Yaptigin isten, hobi olarak ugrastigin seyden keyif almak gibi. Kisa vadeli olan nasil tembellikle karistiriliyorsa (bilmiyorum belki de dogrusu odur, benim devrelerde bi karisiklik vardir) bu da eglenceyle karistiriliyor. Örnegin mühendislik keyifli degil, sarkicilik keyiflidir gibi ama bu beni digeri kadar germiyor.</div><div><br /></div></div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-22510255071359346422009-12-04T01:54:00.000-08:002009-12-04T02:11:11.262-08:00amaçsoru çok basit ve açık: hayattaki amacın nedir?<div>felsefi anlamda değil ama bu soru. daha açık şekilde söylemek gerekirse pratik anlamda nasıl bir hayat sürmek istiyorsun diyebiliriz.</div><div><br /></div><div>ulaşmak istediğim nokta kafamda çok net. yaşlanıp dede olucam, keyfime göre takılırken torunlarımla oynayıp onları mutlu etmeye çalışıcam. bunu anlattığım herkes nedense ne kadar zavallı bi amaç diyor. içim geçmiş belki ama benim imrendiğim hayat bu. </div><div><br /></div><div>büyük ihtimalle 2 dedemi de görmemiş olmamdan kaynaklanıyor. dede genel olarak güzellikleri çağrıştıran bi kavram benim için. farkındalık, bilgi, tecrübe, birikim var ve günlük dertler yok. geriye hayattan keyif almak kalıyor. daha güzel bi hayat düşünemiyorum. hem hormonlar başa bela değil kafan kulağın rahat. belki az enerji ve sağlık sorunları baş ağrıtabilir ama o kadar kusuru da olsun.</div><div><br /></div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-86251680243905974922009-11-23T23:48:00.000-08:002009-11-24T00:27:22.279-08:00adam ve insancıklarufak bir adam dimdik ayakta duruyor, her tarafından pamuk iplikleri fırlamış sanki. <div>ipliklerin bir ucunu elbisesine tutturmuş diğer uçları yere çivilemiş gibi görünüyor uzaktan. daha yakından bakınca yerdekilerin çivi olmadığı belli oluyor. kibrit boyunda insancıklar bütün güçleriyle çekiyor ipleri farklı yönlere.</div><div>adam dengede duruyor. öne çekenler olduğu gibi arkaya çekenler de var. aynı şekilde sağa ve sola.</div><div>adam bir yöne doğru hamle yapacak olsa tersi yöne koşuşuyor insancıklar. denge bozulmasın, adam hareket etmesin diye bütün güçleriyle çekiyorlar. </div><div>zaman zaman daralıyor adam, başlıyor teker teker ipleri kesmeye. ama o kadar çok var ki yoruluyor bir süre sonra pes ediyor. insancıklar mutlu, adam da genel olarak halinden şikayetçi değil gibi. şikayetçi olmasını gerektirecek bir durum da yok zaten. bütün insancıklar adamın dengede durması için çalıştığından düşme ihtimali çok az, böyle güvenli bir hayatı istemeyene olsa olsa aptal derler.</div><div>yıllardır gülümsemiyor bu adam ama mutsuzluktan değil gülümsemesini gerektirecek bir durum olmadığı için. yıllardır konuşmuyor da. insancıklar o kadar ufak ki sesleri adamın kulağına yetişmiyor. doğal olarak insan sıkılıyor tek taraflı sohbetlerden ve pes ediyor.</div><div>bir gün alışılmadık bir şey oluyor. adam hafifçe gülümsüyor. cebinden kibrit kutusunu çıkartarak elbiselerini ateşe vermeye başlıyor.</div><div>sıcaklığın acı verdiği yüzünden belli oluyor ama gülümseme hala yüzünde. ipler büyük bir hızla yanmaya başlıyor adamın elbiseleri ve derisiyle birlikte. insancıklar mecburen bırakıyor ipleri ve kaçışmaya başlıyorlar. yıllardır insancıkların desteğine alışmış adam tek başına kalınca yere yıkılıyor. derisinin acısı dayanılmaz bir hale geliyor. ilerdeki su birikinsine doğru sürünmeye başlıyor. insanlar şaşkın, o hala gülümsüyor.</div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-1659478022729562542009-11-23T23:37:00.000-08:002009-11-23T23:46:01.362-08:00kokular ve sesler<ul><li>güzel kokularla olan ilişkim anlık => ani mutluluk ve hemen kaybolan etki<br /><br /></li><li>kötü kokularla olan ilişkim uzun soluklu => hafızaya kazıma ve ara ara gelen tiksinme <br /><br /></li><li>kötü seslerle olan ilişkim anlık => ani rahatsızlık ve hemen kaybolan etki<br /><br /></li><li>güzel seslerle olan ilişkim uzun soluklu => hafızaya kazıma ve ara ara gelen mutluluk</li></ul>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-84906846203601212009-11-23T21:24:00.000-08:002010-04-16T00:06:56.134-07:00vahşine zaman geleceği belli olmuyor. parça parça görüntüler aniden gözümü alıyor. şifreli bi .rar dosyası var beynimde, şifresini gördüğümü bile hatırlamıyorum. gizemini koruyor, detay yok ama dosya isimleri şöyle bi görünüyor arada. vahşi şeyler oldukları açık. zavallı demek daha doğru olur hatta. zaman zaman değerleri nereye koyduğumu unutuyorum. çamur var ama temizlik için çaba göremiyorum. belki de çoğunluk tarafından kabul görmeyenin çekiciliği engelliyor çabayı çaktırmadan; hatta karşı atağa geçiyor haklı/güzel göstermek için. <br /><br />mantıklı saldırılar çok güçlü. zinciri birbirine bağlayan halkalar kırılamaz türden ama zincirin ilk halkası bok çukurunun içinde duruyor. komik. <div>bilinçsiz hareketler ve mantıklı açıklamaları şort altına çizme giymekten farksız.</div><div><br /></div>pişman olabilmek bazen iyidir aslında. o rezil hissi yaşamamak için hataları tekrarlamaktan kaçınır insan. pişman olamıyorsan hatta bir de unutmak refleks haline gelmişse duvara bindirene kadar seni durduracak bişey yok demektir. fena olan da bu zaten.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-23893987330985343862009-11-02T23:46:00.000-08:002009-11-03T00:28:01.504-08:00mantık, belirsizlik, monotonlukkişinin mesleğinin hayata bakışını çok büyük oranda belirlediğini düşünüyorum ki çok da orjinal bi düşünce değil bu. mühendislikten yola çıkıyorum doğal olarak. bi adam gözümün önüne geliyor. yaşamının yarısında analiz yaparak sorunlara çözümler üretmesi gerekiyor bu adamın. belirsizlik en büyük düşmanı. belirsizlik ancak belirli sınırlar içinde kabul edilebilir bir kavram. olaylar olabildiğince kontrol altında olmalı. kontrol altına alınamayan kısmın da analizi iyi yapılmalı ki beklenmedik bir durumla karşılaşılmasın. hayatının bi yarısında keyfi hiç bi şeye yer yok çünkü aklın yolu bir. en mantıklı = en başarılı. sorun çözmek bir refleks aynı mantık yürütmek gibi. sorun çıkarmak diye bir şey zaten söz konusu değil çünkü mantıklı değil. rasyonel olmama gibi bir lüks yok.<div><br /></div><div>yıllarca sabah kalkıp işe gidip bu reflekslerle yaşamaya/çalışmaya alışmış bu adam işten çıktığında bi anda bambaşka birine dönüşemeyeceğine göre -ki dönüşebilse daha iyi- bu refleksleri özel hayatına taşıması da doğaldır. lafı uzatmadan sadede gelelim. </div><div><br /></div><div>öyle bi adam düşünelim ki aynı işindeki gibi kendinden başlayarak diğer insanlarla olan ilişkilerinde de belirsizliği en aza indirgemeye çalışıyor, insan ilişkilerini mantık çerçevesinde yorumlamaya çalışıyor ve mantıklı hareket etmeye çalışıyor, sorun yaratmıyor, çözmeye çalışıyor vs vs.</div><div><br /></div><div>sonuç ne oluyor? monoton, rezil bir hayat. neden mi? çünkü insanlar rasyonel varlıklar değil. belirsizlik olmadan hayatın çekilir bi tarafı zaten yok çünkü belirsizlik yoksa heyecan da yok. </div><div>ayrıca insan ilişkilerinde mantıklı tercih (mantıklı görünen de diyebiliriz) her zaman doğru olmayabiliyor.</div><div>daha da kötüsü büyük oranda mantıkla hareket eden bir adamsan tahmin edilebilir bi adamsın demektir. tahmin edilebilir bi adamsan da sıkıcı bi adamsın demektir.</div><div><br /></div><div>özetle kendi adıma düşülmesi çok kolay bi tuzak olarak görüorum bunu. mümkün olduğunca kırmaya çalışmakta fayda var.</div><div><br /></div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-23928876176773323912009-10-09T03:44:00.000-07:002010-04-15T23:53:38.356-07:00ağlamaközeniyorum hüngür hüngür ağlayabilen insanlara. kendimden şüphe etmeye başladım son zamanlarda. herşeyi soğukkanlılıkla karşılayıp kontrolü kaybetmemek belki pratik açıdan yararlı ama insan ister istemez soruyor kendine hissizleşmeye, duyarsızlaşmaya mı başladım diye. ağlamam gereken durumlarda derin bi anlamsızlık hali, bi boşluk duygusu gelior aynı bi robotun programlanmadığı bi durumla karşılaştığındaki tepkisizliği gibi. <div><br /></div><div>ne zaman kaybettim ağlayabilme özelliğimi bilmiyorum ama elimde olsa geri getirmek isterdim. işin garip yanı çok ağlayan bi çocuktum. bütün rezervi o arada kullanmışım heralde</div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-34863293801856412312009-10-09T03:19:00.000-07:002010-04-15T23:52:47.513-07:00intiharsevdiğim birinin intihar etmiş olduğuna neden inanmak istemiorum tam bilmiyorum. adam gittikten sonra ölme şeklinin ne önemi var orası ayrı konu ama lütfen intihar etmemiş olsun diorum sürekli. başka senaryolar uyduruyorum kafamdan belki şöyle olmuştur da intihar etti sanmışlardır türünden, sanki intihar utanılacak bi ölüm şekliymiş gibi bi yaklaşım..<div><br /><div>intiharın daha yaralayıcı olması heralde işin ucunun biraz da yakınlarına dokunuyor olmasından</div><div>"engelleyebilirdim, engelleyemedim!"</div><div>"neden şunu yapmadım"</div><div>"keşke bunu yapsaydım"</div><div>böyle bi tokada ihtiyacım varmış demek ki ihmal ettiğim insanların farkına varmam için diyorum devam etmeye çalışıyorum ama daha çok taze, zorlanıorum. dalıp gitmelerim bu yüzden bu aralar.</div><div><br /></div><div>belki de çevresinden birileri intihar edince insan kendi çözüm listesine bu seçeneği eklemekten korkuyor bilemiorum. bu da aklıma gelen ikinci ihtimal.</div></div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-19485176558997085422009-10-09T03:17:00.000-07:002009-10-09T03:19:30.204-07:00ölüm0 (sıfır) gibi bişey çarptığı şeyi anlamsızlaştırıyor<div><br /></div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-20970806210953449202009-09-07T22:48:00.000-07:002009-09-07T22:51:27.889-07:00atalet mülkün kefenidirdemiştik zamanında unutulmasın<div>yoksa demir ışıldayamayacak bi türlü</div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-72032731681457159342009-09-05T18:15:00.000-07:002010-04-15T23:51:09.867-07:00samimiyetinsan ilişkilerinin en önemli ögesi, olmazsa olmazı, temeli.<div>akılla mantıkla falan arası pek yok gibi.</div><div>ilişkiler de rasyonel değildir ya zaten tutarlı o açıdan model.</div><div>yavanlaşıveriyor bi anda herşey akıl mantık karışınca, sıkıcı çekilmez bişeye dönüşüyor.</div><div>karşı cins ilişkisi de değil sadece her türlü insan ilişkisi.</div><div><br /></div><div>-başta insanın rasyonel olmadığını kabul edeceksin</div><div>-sonra karşıdakinin samimiyetine inanacaksın</div><div>-sonra hoş görmeyi öğreneceksin</div><div><br /></div><div>rahat edersin o zaman</div><div>diğer türlüsü hoş değil</div>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-19083587480475746532009-05-26T23:03:00.000-07:002009-05-26T23:07:26.175-07:00cesitlilik (diversity) ve modern kolelikAkilli insanlari takdir ediyorum. Gonullu koleden daha guzel bisey olabilir mi? Her ne kadar cirkin olsalar da kopek gibi is yapiyorlar, aza kanaat ediyorlar, sadiklar. Uzuluyorum gerci zaman zaman fakirliklerine ama fakirlik gururu diye de bir sey olmali. Yoksa size mustahak demeden edemiyor insan.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-83458399747346802722009-01-13T00:05:00.000-08:002009-09-05T18:12:53.619-07:00kafası karışmış mühendis<p>sayısız kalmış mühendistir</p>HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-31740439282005883172008-09-19T21:28:00.000-07:002010-04-15T23:48:52.825-07:00yaşamak & ölmek70 yaşında ölen bir adam için hayat aşağıdakilerden hangisi acaba<br />i) 70-69-68-67-66-65-64-63.........3-2-1-0!<br />ii)0-1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-......67-68-69-70!<br /><br />i) diyor ki şu an her geçen dakika ölüyorum<br />ii) ise her geçen dakika yaşıyorum<br /><br />70 yaşındaki dede sağlık sorunları artınca son bi hafta ölümün geleceğini hissetmeye başladığında torunlarına muhtemelen çocuklar "ben ölüyorum" diyecektir. Söylemeye çalıştığım ölüm zamanda bir nokta değil bir süreç. Yavaş yavaş ölüyoruz. Ama bunu genelde son anlarında farkediyoruz hayatın.<br /><br />Heralde yaşarken ölmekten kastetikleri bu değildir ama yine de ilginç bi nokta.<br />Çelişkili gibi duruyor ama hiç değil. Bardağın yarısı boş mu dolu mu? İkisi de tabii ki 1 yarısı boş, 1 yarısı dolu. <br /><br />Kısacası her geçen dakika hem yaşıyorum hem ölüyorum.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-19913627691297620192007-08-29T21:25:00.000-07:002010-04-16T00:15:03.379-07:00CC'de yaşarım tam 23 yıldır, sahilde. Denizi kucaklıyor gibidir burası. "O" olmaya, denizi içine almaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyor gibidir. Cennetten bir köşe olduğu söylenemez, rahatsız edici olduğu da. Şiddetli fırtınaları olmadığı gibi durgun da değildir havası. Suyu ne bulanıktır ne cam gibi. C'nin iki ucunda dağlar vardır yolun sonunun geldiğini gösteren. Senelerdir eşit mesafede durmaya çalışırım bu dağlara. Yaklaşmaya çalışırsam çocukluğumda olduğu gibi yine saldırıya uğrayacağımdan korkarım.<br />---<br /><br />Her zamanki gibi bugün de gözlerim kapalı yatıyorum kumun üzerinde. Ölçümlerimi yapıp iki dağın tam ortasını bulmuş olmanın rahatlığı var içimde. Bulutlardan biri güneşle aramıza girdiğinde fırsattan istifade açıyorum gözlerimi ve bulutların hareketlerini izliyorum. Batıdan doğuya bir hava akımı olmalı diye düşünürken hareketlerindeki ahengi farkediyorum. Keyif alabilmek için öylece izlemelisin diyorum kendime, düşünmemelisin nedeni, nasılı. Tam o anda mükemmel bir zamanlamayla bir rüzgar esiyor yukarıdaki dağın arkasından yüzüme doğru. İrkiliyorum birden. İlk kez hissediyorum rüzgarın yüzümü okşayışını. <br /><br />Yavaşça kalkıyorum ayağa. Rüzgarın geldiği yöne doğru yürümeye başlıyorum üzerimdeki kumları temizlemeden. Acele etmeden ama kararlı bir şekilde yürüyorum rüzgarın geldiği dağa doğru. Beni tanıyanlar şaşkın şaşkın bakıyorlar yüzüme. Umursamıyorum düşündüklerini. Dağın arkasını merak ediyorum, o tatlı rüzgarın geldiği yeri. İlerledikçe daha da yabancılaşıyor çevre. Kumlar taşa dönüşüyor, tökezliyorum ama devam ediyorum yine de. Çok da zor değilmiş diye düşünürken çocukluğumdaki saldırı geliyor aklıma. Merakım tedirginliğimin önüne geçiyor ve devam ediyorum. Dağa yaklaşırken suların kirlendiğini farkediyorum. Katılaşmış yosunların üzerinde<br />köpüklü sular. Sonrasında lağım kokusu geliyor burnuma. Midem bulanıyor. Dağın arkasındaki güzellikleri düşleyerek devam ediyorum. Güneş batıyor yavaş yavaş, yolun sonuna doğru geliyorum. <br /><br />Son kıvrımı döndüğümde C'nin sonuna, yeni dünyamın başlangıcına gelmiş olacağımın umudu var içimde. Siyah iri bir kuş denizin üzerinde daireler çiziyor ve son kıvrımın arkasına doğru uçuyor. Canım sıkılıyor bir anda gücüm azalıyor. Döndüğümde kıvrımı kalakalıyorum öylece. Yürünebilecek bir yolun kalmadığını görüyorum. Düzinelerce siyah kuş denizin üzerindeki beton yığınının üzerinde nöbet tutuyorlar amaçsız. Arkalarında da yaşadığım C'den daha az sıradan olmayan soğuk görünüşlü başka bir C. Çöküyorum olduğum yere, yüzüm denize dönük. Umutsuzca bir sağa bakıyorum, bir sola. Siyah kuşlara çeviriyorum gözlerimi, ne kadar da anlamsızlar! Kısırdöngü, tutsaklık, çaresizlik aklımdan geçenler. Oturuyorum dakikalarca. Yüzüm denize dönük, boynumun kafamı taşıyacak gücü kalmamış. Hava kararmak üzere artık. Son bir çabayla kaldırıyorum kafamı, denize doğru bakıyorum. Gülümsüyorum. İyi ki D'de yaşamıyorum!HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-49350377886041767612006-01-30T21:25:00.000-08:002010-04-16T00:18:44.578-07:00bezginlikbeynim çürümek üzere.<br />okulların zararlarından biri de şu galiba: İnsan sürekli dışardan gelen zorunluluklar, sorumluluklar, görevlerle motive oluyor ve dışardan gelen bu sorumluluk bombardımanı ortadan kalktığında bi anda boşluğa düşüo, kendi ilgi alanlarıyla bile uğraşamaz hantal bi kütleye dönüşüo. işleyen demir ışıldar gibi bi durum yok ama demir kendi kendine işleyemez hale gelio. sürekli dışarıdan bi el onu işlettiği için sonunda bir nevi maşaya dönüşüyor<br />çok fena çok<br />bir an önce bu boşluk hissinden kurtulmak ve iyi-kötü bi amaç edinmek lazımHaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-3353085193200492812005-12-11T21:24:00.000-08:002010-04-15T23:46:03.682-07:00sabır1-birşeylerin düzeleceğine dair bi umut varsa ortada ve şu anki duruma az ya da çok katlanabiliosan sabrediosun demektir<br />2-birşeylerin düzeleceğine dair bi umudun yoksa ama şu anki duruma az ya da çok katlanabiliosan boşvermişsin, duyarsızlaşmışsın demektir<br />3-hiçbirşeyin düzelmeyeceğini düşünüosan ve şu anki duruma katlanamıosan yapacak fazla da bişey yoktur zaten ya ölümü beklersin büyük bi istekle ya da süreci kendin tamamlarsın<br /><br />1 le 2 arasında bi yerlerdeyim galiba<br />umut var mı yok mu, neyin umudu belli değil. sabrediorum ama dişimi sıkar bi tavırda diil bekliyorum sadece merakla bakalım nolucak diye film seyreder gibi. <br />keyif almak lazım. film zaten bitecek. mutlu sonla bitsin diye kasılmanın veya nasıl olsa mutlu sonla bitmicek diye filmi izlememenin bi anlamı yok veya aman nolursa olsun bana ne demenin. film seyrettiğinin bilincinde olarak keyif alarak izlemek lazım.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-2529940888196554422005-11-19T21:18:00.000-08:002010-04-15T23:44:50.968-07:00Tatminherhangi bi konuda tatmin olmamış insan o konuda potansiyel bi suçlu halini alıyor. tatmin olmadıkça daha aç bi hale geliyor ve bu açlık sonunda bi şekilde patlak veriyor. ama herhangi bir konuda fazlasıyla tatmin olmuş bi kişiden de (o konuda) motive olmasını beklemek zor. yine de motive olunacak yeni konu bulmak çok da zor olmadığından tatmin olmuş olmak iyidir diorum. bu durumda etrafımızdakileri tatmin etmek de iyidir.HaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595107827143882888.post-57869398331734543182005-11-05T21:21:00.000-08:002010-04-15T23:43:41.712-07:00bunu neden yapıyorum?belki tavsiye üzerine deneme amaçlı diyerek kesip atılabilir ama pek öyle diil zannedersem. uzun zamandır düzenli olarak kenara köşeye gün içinde kafamdan geçenleri (olayları değil) not etme istegi var ama bilgisayarda açtığım notpad ler 1 haftadan uzun ömürlü olmadı. tembellik düzensizlik unutkanlık vs vs<br />neden gün içinde kafamdan geçenleri not etmek istiorum?<br />onun cevabı da zaman içindeki değişimimi bi derece izleyebilmek veya arkaya döndüğümde ne zaman nasıl hissetmişim ne düşünmüşüm görebilmek.<br />dedim ya unutkanlık var o yüzden 1 ay önce nasıldım hatırlayamıorum.<br />sadece kendim için yazdığım, yazacağım (yazmayı sürekli hale getirebilir miyim orası soru işareti) sonucunu çıkarıoruz burdan. onun dışında normalde yazı yazarkenki kurgu takıntımı belki böyle çalakalem şeyler yazarak biraz olsun atabilirim diye düşündüm.<br /><br />bunun dışında normalde imla kurallarına mümkün olduğunca dikkat etmeme rağmen burada<br />öyle bi kaygım olmıcak çünkü amaç hızlı bi şekilde kafamdakileri kayıtlı bi hale getirmekHaKachohttp://www.blogger.com/profile/15140879269068821791noreply@blogger.com