23 Kasım 2009 Pazartesi

adam ve insancıklar

ufak bir adam dimdik ayakta duruyor, her tarafından pamuk iplikleri fırlamış sanki.
ipliklerin bir ucunu elbisesine tutturmuş diğer uçları yere çivilemiş gibi görünüyor uzaktan. daha yakından bakınca yerdekilerin çivi olmadığı belli oluyor. kibrit boyunda insancıklar bütün güçleriyle çekiyor ipleri farklı yönlere.
adam dengede duruyor. öne çekenler olduğu gibi arkaya çekenler de var. aynı şekilde sağa ve sola.
adam bir yöne doğru hamle yapacak olsa tersi yöne koşuşuyor insancıklar. denge bozulmasın, adam hareket etmesin diye bütün güçleriyle çekiyorlar.
zaman zaman daralıyor adam, başlıyor teker teker ipleri kesmeye. ama o kadar çok var ki yoruluyor bir süre sonra pes ediyor. insancıklar mutlu, adam da genel olarak halinden şikayetçi değil gibi. şikayetçi olmasını gerektirecek bir durum da yok zaten. bütün insancıklar adamın dengede durması için çalıştığından düşme ihtimali çok az, böyle güvenli bir hayatı istemeyene olsa olsa aptal derler.
yıllardır gülümsemiyor bu adam ama mutsuzluktan değil gülümsemesini gerektirecek bir durum olmadığı için. yıllardır konuşmuyor da. insancıklar o kadar ufak ki sesleri adamın kulağına yetişmiyor. doğal olarak insan sıkılıyor tek taraflı sohbetlerden ve pes ediyor.
bir gün alışılmadık bir şey oluyor. adam hafifçe gülümsüyor. cebinden kibrit kutusunu çıkartarak elbiselerini ateşe vermeye başlıyor.
sıcaklığın acı verdiği yüzünden belli oluyor ama gülümseme hala yüzünde. ipler büyük bir hızla yanmaya başlıyor adamın elbiseleri ve derisiyle birlikte. insancıklar mecburen bırakıyor ipleri ve kaçışmaya başlıyorlar. yıllardır insancıkların desteğine alışmış adam tek başına kalınca yere yıkılıyor. derisinin acısı dayanılmaz bir hale geliyor. ilerdeki su birikinsine doğru sürünmeye başlıyor. insanlar şaşkın, o hala gülümsüyor.